Şamanizm ve Türk Mitolojisi




Türk mitolojisinde yaradılış hikayesi; ilksel deniz ile başlar;

" Dünya bir deniz idi, ne gök vardı ne bir yer

Uçsuz bucaksız sonsuz sular içreydi her yer." 

Tanrı Ülgen gökyüzünde uçmaktadır ve konacak hiç bir yer yoktur. Ülgen'e seslenerek ne yapması gerektiğini söyleyen ve onu yönlendiren ilahi bir gücün olduğu vurgulanır. Bu sırada bir ses duyulur: 

" Tut önündeki şeyi hemen yakala" der. 

Bunun üzerine Ülgen denizden bir taş çıkarır ve üstüne çıkar. Bu ses suyun içinde yaşayan yaratıcı Ak Ana' dır. Ülgen Ak Ana' ya Dünyayı yaratmak istediğini söyler ve Ak Ana' nın öğüdü inancın gücünü vurgular.

"Yaratmak istiyorsan Ülgen, 

yaratıcı olarak şu kutlu sözü öğren, 

de ki ‘yaptım oldu’, 

başka bir şey söyleme... 

Hele yaratırken, 

‘yaptım olmadı’ deme..."

Ve Ülgen ' yaratılsın' diyerek söz ile yaratıma başlar. Yani 'ol der ve olur'. Burada kullandığımız sözcüklerin büyülü olduğu vurgulanır.

Tanrının tek sözü ile yer, gök, dağlar, ağaçlar ve insanlar yaratılır.  

Ülgen'e yaradılışın nasıl olması gerektiğini suların içinde yaşayan Ak Ana anlatır yani dişil enerji. Onun yardımıyla işe başlayan tanrı önce yeri, ardından göğü ardından da dünyanın dengesini sağlamak üzere 3(üç) balık yaratır. 

Verbistkiy' nin derlediği Yaradılış Destanı'nda Ülgen dünyayı 6 günde yaratır ve 7. Gün uyur.

Sümerlilere ait yaradılış mitinde ise yer ve gök bir bütündür ve onların ayrılması ile yaradılış süreci başlar. Tanrı An gökyüzünü, Tanrı Enlil yeryüzünü alır.

Sümer mitolojisinde insanın yaradılış nedeni tanrıya hizmet etmektir. İlksel deniz Enki'ye tanrılara hizmet etmesi için bir varlık yaratmasını söyler Enki' de insanı yaratır. Ninmah ve Enki denizin dibinden aldığı kil ile 6 farklı tipte insan yaratırlar. 

Tanrı Ülgen ise denize baktığında toprak parçası ve kil görür, toprak şekil alarak ilk insan olan Erlik oluşur. Erlik Ülgen’e düşman olunca 7 kişi daha yaratır.  

Bir aktarımda ise su ve mağara motifi yer alır. Çok yüksek bir dağ olan Kara Dağ'da kutsal bir mağara olduğundan ve insanın bu mağarada yaratıldığından bahsedilir. Mağara doğurganlığın sembolüdür.  

Türk mitolojisinde Tek Tanrı inancı hakimdir; Gök Tanrı. Ülgen'in göğü ve yeri yaratması Gök Tanrı’nın emriyledir. Ülgen; yaratıcı Tanrı, Erlik ise insanoğludur. Erlik başlangıçta Ülgen'in dostudur ancak hırsına yenilince Ülgen ile düşman olur ve yeraltına gönderilir. Ülgen ile Erlik arasındaki mücadele iyi ile kötünün arasındaki mücadeledir.  Kötülüğü temsil eden Erlik'tir. Erlik yer altındaki karanlıklar dünyasının üçüncü katına kovulur. Kendisi göğün on yedinci katına yerleşir. İyiliği temsil eden Ülgen ay ve güneşin ötesinde yıldızların üstünde yaşar. İnsanları korumak için de meleklerinden birini gönderir.

Ülgen'in göğün katlarında yaşayan 9 kızı ve 7 oğlu vardır. 

Sibirya ve Ural- Altay' da; kan birlikteliği taşıyan, ahiret ve ruhlarla ilişki kurabilen ve hastaları iyileştirme gücü olanlara; ŞAMAN, bu inanç sistemine de ŞAMANİZM denir. Şaman' ın sözlük anlamı büyücü ve rahip olduğu için bazı araştıŕmacılar din olarak kabul etmemiştir. Bir kitabının ve ibadet tarzının olmaması da sebepler arasındadır. Şamanizmin; Göktanrı, Yeraltı Tanrısı ve bunlara bağlı bir din olduğunu kabul eden araştırmacılar da vardır. 

Şamanların Tanrı’ya ulaşmak için yaptığı danslar  semah ile, vecd hali zikir ile devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Şamanizme göre; İnsan ile Tanrı arasında özel bir bağ vardır. İnsan; ruh ve bedenden oluşur. Beden de; et, kemik ve kandan. İnsanın hasta olması ise iyi ve kötü ruhlar arasındaki dengenin bozulması olarak açıklanır. Şamanlar temel olarak insanın sağlıklı olmasına odaklanır ve insan yaşamı bu doğrultuda planlanır. Türkler Şamanlara; uzman, hekim, felsefeci, bilim adamı, kahin, büyücü anlamına gelen KAM adını vermişler. Kutadgu Bilig de KAM; hastayı tedavi ederken ruhsal yolla iyileştirmeye çalışır. 

Doğanın iyi ve kötü ruhların etkisi altında olduğunu düşündükleri için ruhlarla ilişki kurmaya odaklanmışlardır. Şamanın görevi de bu doğrultuda şekillenir yani kehanet, tedavi, büyü ve ruh çağırma. Ruh ve tanrı ilişkisi semavi dinlere benzediği için Şamanizm din olarak ele alınır. 

Eski yaratılış mitindeki Asena yani gökten gelen Kurt-Köpek hikayesi  Sirius ve Canis Major ile ilişkilidir.

Eski Türk Şaman-Kam bilgilerine göre Sirius, gök ile yeryüzünü birleştiren kutsal bir kapıdır. Ruhlar âlemi ile ölümlü canlıların yaşadığı maddi âlemin sınırıdır. Şamanların astral uçuş yaparak bu kapıdan geçerek Tanrı ile iletişime geçtiği kabul edilirdi. Sirius'u simgeleyen eski semboller genellikle üç kollu yaba şeklindedir. Astrolojide denizlerin tanrısı Neptün'ün üç kollu yabası gibi... Antik Mısır takviminin Sirius yıldızının hareketlerinden yararlanılarak hazırlandığı iddia edilir. Göbeklitepe’nin de Sirius ile hizalandığı ve onun doğumu yani Dünyadan görülür hale gelmesi sırasında yapıldığı iddia edilir. Ruhların güneşi Sirius köklerimiz ile ilgilidir ve Anadolu' nun Sirius' un kapısı olduğu söylenir.  

Araştırmalara göre şamanizmin yaşı 20-30 bin civarındadır. En ilginç olan ise Avustralya yerlileri, Kuzey ve Güney Amerika, Sibirya ve Orta Asya, Avrupa ve Güney Afrika gibi çok geniş bir yelpazede görülmekte olmasıdır. Orta Asya’da halen bir din olarak geçerlidir.  

Şamanizm Anaerkildir çünkü kadın şamanların daha güçlü olduğu kabul edilir. Dişil enerji saygın ve kutsaldır. Şamanlardaki uzun saç ve ayin esnasında giyilen kadın elbisesi bu durumun bir sonucudur. Ayin Şamana yardımcı ruhların gelmesiyle başlar. Güçlü Şamanların yardımcı ruh sayısı 2 den 10 a kadar çıkar. Bu ayinler sanki içimizdeki iyi ile kötünün savaşının sahnelenmesi gibi geliyor bana...

Şaman ayin esnasında davulunu çalarken makama uygun dualarla ruhları çağırır ve onların yardımını alarak ruhunu bedeninden ayırır. Aydınlık ve karanlık dünyaya ulaşarak dengeyi sağlar.  

Şamanların seçimi ise ruhlar tarafından yapılır yani kişisel iradenin bir önemi yoktur. Şamanlık soydan gelen bir özelliktir; gücünü ve yetkisini atalarından alır. Ölmüş Şaman ruhlarının yeraltı dünyasında değil bu dünyada yaşadığına ve soyundan gelenlere yardım ettiklerine inanılır. Şamanlık doğuştan gelen bir özelliktir ve zamanı geldiğinde seçilir. Şaman olağanüstü özelliklerini sergilemeye başladığında halk tarafından otomatikman kabul edilir. 

Şamanistler dünyayı; yeraltı, yeryüzü ve gök olarak 3 e ayırırlar. Gök; yukarı Dünya olarak görülür orada Tanrı Ülgen ve iyi ruhlar vardır. İnsanların yaşadığı Yeryüzü; Orta Dünya olarak görülür.  Yeraltı ise aşağı dünyadır ve Erlik ile kötü ruhların meskenidir. Temel olarak orta dünyanın insanının iki dünya arasında yaşadığını söyleyebiliriz; aydınlık gök ve karanlık yeraltı...

Ulu anlamına gelen Gök Tanrı Ülgen; dünyayı yönetir ve kaderini belirler. Erlik ise yeraltında yaşar ve felaketlerin nedenidir. İnsanın canını alır ve yeraltına götürür.  

Şamanizmde yeryüzü kutsal olarak kabul edilir yurdun kutsal sayılması da yeryüzünde bulunan dağların, ırmakların, göllerin, denizlerin, ormanların, ağaçların ruhları olduğuna inanmalarından kaynaklanır. 

Şamanizmde insan ve evren bir bütündür. İnsan ve doğa arasında birlik ve uyum esastır. Şamanizimde de iki kutupluluk ilkesi dikkat çeker. İyi- kötü ruh, aydınlık ve karanlık tanımlarının kökeni Şamanizme dayanır. 

Şamanlar ruhlarla ilişki kurabildikleri için iyi ruhların etkilerini artırır kötü ruhların etkilerini önlemeye çalışırlar. Ölen ancak bu dünyadan ayrılamayan ruhları gönderir, ağır hastalıkları şifalandırır, iyi ve kötü ruhlar arasında dengeyi sağlar ve şanssızlığı önlerler. 

Hastalık kötü ruhun insan bedenine girmesi olarak algılanır ve Şaman kötü ruhlara kurban sunarak onu uzaklaştırmaya çalışır. 

Yaşadıkları toplumlarda etkin gücü olan ve toplumsal yaşamı düzenleyen şamanlar yaptıkları işten ücret almazlar ve toplumun diğer fertleri gibi kendi işlerini yaparak yaşamlarını sürdürürler.

Şamanizmde yapılan törenlerde mutlaka kurban verilir. At ve koyunun kanı akıtıldığı gibi eşya veya yemek vermek, ateşe içki dökmek veya bez bağlamak gibi adetler de vardır. Kansız kurbanda ruhlara adanıp kırlara salınan hayvanlara da rastlıyoruz.  

İstilacı ruhların tütünden zevk aldıklarına ve yayılan dumana çekildiklerine inanılır ve tütün paketleri hastanın çevresine dizilerek yapılan ritüelde zararlı güçlerin tütüne geçmesi sağlanır. 

Bir başka uygulama ise Yeşil Yol filmindeki ile hemen hemen aynı, şaman tarafından hastalığın emilmesi ve dışarı atılması. 

Şamanizmden günümüze kalanlar ise; ağacı kutlu saymak, matemde ölünün bindiği atın kuyruğunu kesmek, çaput bağlamak, türbelere adak adamak, kurban kesmek, nazarı önlemek için tahtaya vurmak sayılabilir. 

Puhu kuşu tüyleri ve kuş simgeli başlık ana tanrıçaya bir göndermedir. 

Şamanın davulu karada at, sularda kayık, göklerde kuş olur. Tokmağı ise atın kırbacı, kayığın küreği, kuşun kanadıdır. 

Bilinmeyeni bilmek, görülmeyeni görmek, duyulmayanı duymak görevini üstlenen ve görünmeyen dünya ile insan arasında aracılık eden Şamanların kullandığı dua ve ritüellerde herhangi bir sınırlılık yoktur ve tamamen ilhama dayanır. 

Anaerkil izler taşıyan Şamanlığın zamanla erkeklere geçtiğini görüyoruz. Bu durum dinin ataerkil yapılanma ile ilişkisi dolayısıyla olabilir. Zamanla kültürel yapı içindeki eril kuralların evrensel kabul edilmesinin bu değişimi tetiklediği düşünülmektedir. Şamanların Mistik deliler mi yoksa gerçekten şifacılar mı oldukları halen tartışılsa da toplumsal yaşamda önemli bir rol oynadıkları kesindir.

Tamamen sembolik bir dil ile aktarılan Şamanizmin ana teması Gök-Tanrı inancı ve tabiat kültüdür. Dolayısıyla semboller kollektif bilinçaltımızı şekillendirmiştir. 

Doğa ile uyum ve Gök Tanrı inancına dayanan Tengricilik en erken Orhun yazıtlarında ve kaya resimlerinde karşımıza çıkmaktadır. 30 bin yıllık bir geçmişi olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla geçmişe ait sembolik yapılar anlam kodlarımıza işlenir ve işlevsel bir rol oynarlar. 

Türk Mitolojisinin vazgeçilmez unsuru olan ve zor anlarda kahramanların rüyalarına girerek onlara yardımcı olan aksakallı bilgelerden de bahsedelim. Türk mitolojisinde rüyaya büyük önem verilir ve rüyaların yol gösterici olduğuna, yolculuğumuz ile ilgili ipuçları barındırdığına inanılır. Rüyalarımız Ruhsal dünya ile bağlantı kurmanın en güvenli yoludur. 

Her kültürde göksel bir güç olan kartala ilk olarak Şaman davulunda rastlıyoruz. Şamanların davuluna çizilen kartal resmi olmazsa Şamanın gök yüzüne çıkamayacağına ve Tanrı katına ulaşılamayacağına inanılır. Kartal bir çok öğretide en üst inisiyasyon olarak verilir. Gök Tanrı inancı hakimdir dolayısıyla Türk Hakan'ının hakimiyet kaynağı Gök Tanrıdır. Semavi Türk Kağanı göğe yakın Altın Dağ' ın zirvesinde oturur. Bu bize kademeli bir hiyerarşinin yani tekamülün kökenlerinin o dönemde konduğunu gösterir. Ülgen'e ulaşmak için KARTAL gibi uçmak ve KAYIN AĞACINI merdiven gibi kullanmak, YÜCE DAĞDA Tanrı’ya kurban sunmak sembolik bir dil ile aktarılır. GÜNEŞ ve AY; doğum ve ölüm, gece ve gündüz gibi döngü temalarıyla kodlanır. 



Yorumlar

  1. 🍀🌙🍀Hocam üst düzey bir bilinç olarak olağanüstü açılımlar sunmussunuz yine varliginiza şükürler olsun, teşekkürler 👏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zaman Gezgini

Derviş Hürdür

Işık - Ses - Renk (Ezoterik Öğreti)