Frekansların Dansı

Düşünce ve duygularımız bedenimizin çevresinde manyetik bir alan oluşturur ve biz bu manyetik alan vasıtasıyla benzer enerjileri çekerken bizimle aynı titreşimde olmayan enerjileri iteriz. Bu durumu kozmik iplikler vasıtasıyla birbirimize bağlı olduğumuz enerjetik bir dansa benzetebilirsiniz. Her bedenin aurası dolayısıyla bir rengi vardır ve aynı renkler bir araya gelirken farklı renkler ayrılır. Hiç durmaksızın ANda her şey yaydığımız renge göre yeniden şekillenir. Üstelik bu eşleşme uyku esnasında da devam eder. Hayatın dinamik bir ritmi vardır ve her parçacık birbiri ile rezonedir yani birbirine bağlıdır ve birbirini etkiler.  

Bu gerçeklikte frekansımızı ve rengimizi belirleyen düşünce ve duygularımız sonucu kalbimizden yayılan HİStir. İşte bu yüzden tüm kadim öğretilerde ve İlahi dinlerde KALP SESİ vurgulanır ve ısrarla sevgi dolu olmamız istenir çünkü kalbimiz arındıkça beyin dalgalarımız değişir ve yüksek titreşimli alanlara uyumlanırız. İyi niyetli insanların hikayesi daima mutlu biter...

Bizi cehennem bilincinden cennet bilincine geçiren niyetimizin saflığıdır. 

Öğrencileri Hz. İsa'ya; “Göklerin Egemenliği'nde en büyük kimdir?” diye sorduklarında;

Hz. İsa, yanına küçük bir çocuk çağırır ve şöyle der: “Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz. Kim bu çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göklerin Egemenliği'nde en büyük odur."

Yaşam bir lütûftur; nasıl değerlendirmesi gerektiğini bilene... 

İki dünya arasında yaşar ve dengeyi kurabilirsek toprağa ekilen tohum yeşerir.

Başlangıç ve son arasında yürürken farklı yolları deneyimleriz ve önemli olan deneyimin keyfini çıkarabilmektir. Yolculuğumuza devam ettikçe kalbimizin manyetik alanını güçlendirerek daha yüksek titreşimli enerjilere ve alanlara uyumlanırız. Sırlarla dolu olan gönlümüz daima dilediğinin peşinden gider ve yaşam yolculuğumuz boyunca kulağımıza pek çok şey fısıldar. Beklenmedik anda gelen her sürpriz bir lütuf değil midir? 

Sonsuzluk işareti başlangıcı ve sonu olmayan sonsuz bir döngünün sembolüdür. Döngüye değil AN'a odaklanmalı ve hayatın tadını çıkarmalıyız. Kuşlar, çiçekler, pırıl pırıl parlayan ve içimizi ısıtan güneş, saçlarımızı dağıtan rüzgâr, bereket taşıyan yağmur bir lütuf değil midir? Hayatın kendisi bir lütuf değil midir? 

Yazgılarımızın birbirine bağlı olduğu ve birbirini etkilediği bir döngünün içindeyiz. Bu döngüde varolan sonsuza dek varolacak ve zamanın sonsuzluğunda yaşamaya devam edecek demektir. Ölenler sadece boyut değiştirir; bir zaman kapısından çıkar başka bir zaman kapısından girer. Çevremizdeki her etmen ile birlikte tüm yaratımın özünü oluştururuz. Hayatın kendisiyiz... 

Beynimiz farklı dalga boylarını algılayabilen muhteşem bir bilgisayardır. Realiyeyi yaratmakla görevlidir ve bedenimizi kopyalar. Bu kopyalama işlemi sadece görsel olarak değil, elektriksel ve kimyasal olarak da yapılır. Bu yüzden bağımlı olduğumuz şeylerin arkasında kimyasallar vardır. Beynimizi etkin bir şekilde kullanabilirsek daha derinlere inebilir kollektif bilince bağlanarak oradan bilgi alabiliriz. Bu iletişim uykudayken de uyanıkken de devam eder...

Okyanusta bir damlayız ve bir damlanın bilebileceği kadarını biliyoruz, okyanusu kavramaya aklımız yetmiyor çünkü kabımız kadarını alıyoruz. Su bilgidir ve damlanın kapasitesi bellidir peki ya okyanus, okyanusun kapasitesi nedir? 

Kendimizi bağımsız bir varlık olarak görüyoruz oysa her benlik sayısız  diğer benliklerle bağlantı halindedir. Bir puzzle'ın tek bir parçasıdır ve hepsi bir araya geldiğinde anlamlı bir bütün oluşturur.

Karl Pribram; "kainat maddenin tüm olası formlarını, tüm olası versiyonlarını kapsayan bir temele sahip, dev bir enerji alışverişi şebekesidir" derken

Dr. Alan Wolf ; "evren hem maddeyi, hem de şuuru tek bir alan halinde içeren dev bir hologramdır" der.

Evren zekidir!

432 Hertz dünya ile senkronizedir ve bu evrensel titreşim hayatın titreşimidir... Bu frekansı yaymayı başarabilirsek doğa ile uyumlanırız. Bu uyum akıl ve beden arasında güçlü bir ilişki kurmamızı sağlar. Her frekans kişiye özeldir ancak dış etkenlerin frekansımızı sürekli etkilediğini ve kozmik iplikler vasıtasıyla birbirimize bağlı olduğumuzu unutmayalım. Titreşimimizi sürekli kontrol altında tutabilmek ve kimlerle bağlantı halinde olduğumuzu kavramak yaşam ustası olmaktır. Sağlıklı olmak, ruhsal alanda derinleşmek ve huzurlu bir hayat yaşamak yaydığımız frekans ile ilgilidir. ÖZümüz titreşimdir ve bu titreşim deneyimlerimizi şekillendirir. 

Hz. Mevlana Divan-ı Kebir 'de der ki:

"Dünya evrenin gizli hükümlerini içeren bir kitap gibidir. Senin Canın da o kitabın baş yazısı." 

YouTube Kanalım