Gökkubbenin Sırrı
Toprak anaya ekilen tohum filizlenir ve orjinal tohum değişmeden tekrar canlanır... Ancak su ve toprak birleşmezse tohum filizlenemez. Tohumun öz haline dönüşebilmesi için dış etkilere ihtiyaç vardır. O halde ÖZ olan tohum; yer ve gök oluşmadan önce de vardı. Anne-babamız doğmadan önce de vardı.
İnsan bilinci ile nesnel dünya bilinci birleştiğinde düşünce doğar ve düşünceler biçimi bedene dönüştürür. Yaşamın gizemi düşüncelerimizin gerçekliğimizi şekillendirmede oynadığı roldür. Evren hiçlikte akar...
Kapkaranlık, bize bizi gösteren aynalarla donatılmış bir mağaranın içinde başlarız yaşam yolculuğumuza ve bu alandan kurtulabilmek için iç ışığımızı yakmamız gerekir. (Aynayla konuşan kötü kraliçe bir masal mı sadece?) Düşünmeden ve akıl yürütmeden kalp sesimizi dinleyerek yürümeyi başardığımızda hedef belirler ve sadece ilerleriz. İç ışığımızı yakmayı başardığımızda ve erdemli bir şekilde evrensel ilkeleri değerlendirerek ilerlemeye başladığımızda, iyinin iyi - kötünün kötü olduğunu bilerek dosdoğru bir yoldan sapmadan ilerlerlediğimizde, başkalarının bizden rol çalmasına izin vermeden ve bu oyunu bizim yazdığımızı, yönettiğimizi ve oynadığımızı bilerek kendi iç sesimize güvenerek ilerlediğimizde kim olduğumuzu buluruz. İlerlerken bir öğretmene ihtiyaç duymayız çünkü öz sesimizi dinlemeyi ve sürekli onunla irtibatta olmayı öğrendiğimizde; rüyalar, eşzamanlılıklar, rakamlar, harfler, sesler, diğer canlılar ve tesadüfler yoluyla hedefe doğru yönlendiriliriz. Hiç bir kula kul olmadan, kurtarıcı beklemeden, kurtarıcının kendimiz olduğunu bilerek sadece ilerleriz ve günü geldiğinde kutup yıldızı gibi parlamaya başlarız. Bu yolculuk bize özel, öğretmene ihtiyacımız yok, iç sesimizi duymayı deneyelim.
Okuyarak, bilgi edinerek ve iç sesimizi duyarak ilerlediğimizde ve zamanı geldiğinde yaşam ustası olmayı ve bilgece yaşamayı başarırız. İçsel huzuru bulduğumuzda doğa ile uyumlanır ve kendimizi aşarak kendimizden yeni bir BEN yaratırız.
Sistemi kavradığımızda ve OKUmaya başladığımızda sistem bize hizmet etmeye başlar. Dolayısıyla ikilikten kurtulan ve bir olmayı başaran sistemi değiştirecek gücü kendinde yapılandırmaya başlar. Beyin sürekli gelişir; iyi hücreler gelirken kötü hücreler gider. Bu yüzden tutunduklarımızı bırakmak, putlarımızı kırmak gerekir. Kâbe kalbimizdir ve tutunup kaldığımız her şey putumuzdur.
Takuan Soho "Eğer bir kişi değişmez kararlara sahipse ve gerçekten anlamak istiyorsa kendisini bir 30 yıl daha disipline etmesi gerekir" der. (Özgür Zihin kitabından alıntıdır)
Aynı döngüde takılıp kalmamak için teslimiyetle yürümeli, geleni sevgiyle kabullenmeli, gideni serbest bırakmalıyız. Olaylara veya insanlara değil, almamız gereken derse, yaşananlar karşısında gösterdiğimiz erdeme ve ne kadar dik durabildiğimize odaklanmalıyız. Bu yol bizi en güzel halimize ulaştırmak için girdiğimiz bir simülasyondur. Özümüzdeki tohumu filizlendirmek için toprak ve su ile buluşmamız gerekli idi buluştuk. Toprak, su ve ateş elementleri bir araya gelerek madde bedenimizi oluşturdu ve bedenin deneyimleyebilmesi, hareket edebilmesi, bedene eşlik edebilmesi için hava elementi, yani nefes yani RUH geldi. Nefes sonsuz kaynaktır ve ruhu bilince bağlar. Teklik, Birlik, Vahdet...
Gönlümüze odaklanalım genişliği hissedebiliyor, derin nefesler alabiliyor muyuz yoksa nefes almakta zorlanıyor muyuz? Nefesinizi gözlemleyin kesik kesik mi, rahat ve derin mi? Nefes alış verişimiz bağlantımızın kalitesini gösterir. Her birimiz kendi bedenimizde, kendi dünyamızda, kendi yansımalarımızla başbaşayız. Her birimizin gerçekliği farklı ama birbirimizi tamamlayarak gerçekliğin devamlılığını sağlıyoruz. Duygularımız farklılaştıkça frekansımız değişir dolayısıyla beden hücrelerimiz dönüşür. Algılama halimiz ve gerçekliğimiz hislerimiz yoluyla yaydığımız frekansa eşittir ve frekansımızı etkileşimde bulunduğumuz alanlara taşırız.
Aydınlık ve karanlık deneyimleyebilmek için hikayemize dahil oldu ve deneyim başladı. Bu bizim hikayemiz. Hikayemize seyirci olabilir, bize bizi yansıtan aynalarla oyalanabilir veya bilinçli bir farkındalıkla oyuna dahil olabiliriz.
Esmamız adımızda saklıdır ve bilgi açıldıkça sır perdeleri de bir bir açılır.
Gökkubbenin içine ekilmiş bir tohumuz. Gökkubbenin sırrını çözdüğümüzde isim esmamızın sırrı aşikâr olur.
Beden aşk ile titreşmeye başladığında beden sınırlarının yani gökkubbenin dışına çıkarız. HUUU...
Bu akl u fikr ile Mevlâ bulunmaz
Bu ne yâredir ki merhem bulunmaz.
Kamunun derdine derman bulunur
Şu benim derdime derman bulunmaz.
Deryalar içinde susuz gezerim
Beni kandıracak umman bulunmaz.
Aşkın pazarında canlar satılır
Satarım canımı alan bulunmaz.
Yusuf’um yitirdim Ken’an ilinde
Yusuf’um bulunur Ken’an bulunmaz.
Yunus öldü diye salâ verirler
Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez.
(Yunus Emre)
🍀🕊🍀yine olağanüstü ve yol gösterici bir yazı, minnettarım teşekkürler 🙏
YanıtlaSilTeşekkürler 🍀🕊️🍀🍀
Sil