Dünya Büyük Bir Tiyatro Sahnesidir




Shekspere; "Dünya büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar" der. Elektrokimyasal bir oyundur bu ve tüm gördüğümüz alem beynimizin içinde şekillenir. Aslında biz gözlemleyene kadar dış dünyada hiç bir şey yoktur sadece sıfır noktası alanı dediğimiz hiçlik, karanlık vardır. 

Hayat bir seyir yolculuğudur. Seyirde kalmayı başarabilsek oyuna dahil olmazsak "ben" olmaz dolayısıyla ikilik kalmaz. "Sen çekilirsen aradan, geriye kalır Yaradan" Ancak oyuna dahil olduğumuzda yaşadığımız deneyimler sonucu duygusal devinimler yaşar, farkında olmadan seçimler yapar ve taraf oluruz. Gandhi ne güzel özetlemiş döngüyü;

"Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür… 

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… 

Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür… 

Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür… 

Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür… 

Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür… 

Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…"

Beynimizin plastisite özelliği onu istediğimiz şekilde yapılandırabileceğimizi gösterir. İlk doğduğumuz andan itibaren hatta anne karnında beynimiz şekillenmeye başlar. Ailemiz, çevremiz, filmler, kitaplar, okullar vasıtasıyla kodlanır ve bu kod ve kalıplar doğrultusunda 'ben' dediğimiz yapay bir kimlik oluştururuz. Deneyimlerimiz ve anılarımız doğrultusunda İnançlarımız şekillenir ve hayatı inançlarımız doğrultusunda seyretmeye başlarız. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu; 'Doğduğun ev kaderindir' der. Katılıyorum, içinde bulunduğumuz çevre kaderimizi şekillendirir ancak biz kendi hikayemizi dolayısıyla kendi kaderimizi kendimiz yazana dek... 

Çok küçük yaşlarda hatta anne karnında çevremizden aldığımız tüm bilgiyi kaydetmeye başlar ve zihinsel bir döngünün içinde sıkışıp kalırız. Aynı olayı çok farklı yorumlayan kişiler hakkında düşünmenizi tavsiye ederim. Bu farklılıkların sebebi kişinin kod ve kalıplarıdır ve yedi yaşına kadar aile ve çevre tarafından şekillendirilir. Döngüden çıkabilmek için bulunduğumuz çevreden çıkmak gerekir. Seyrettiğimiz film zihnimizde peki biz neredeyiz, filmin içinde mi, dışında mı? Aslında dışındayız ama kendimizi filme öyle bir kaptırız ki acı çeker, üzülür, sevinir ve filmi izleyenin ÖZ'ümüzün gözü olduğunu unuturuz.

Filmin içinde olduğumuzu hatırlamak için merkezimizde olmalıyız yani kendimizde kalmalıyız, formül mü; derin tefekkür ve meditasyondur. Kendinle kalmak, kendine yeterli olmak ve varoluşla bağlantı kurmaktır. 

Olaylara verdiğimiz anlamlara dikkat edelim. Olaylar gelir-geçer tıpkı doğa olayları gibi. Yağmur yağar, güneş açar, fırtına gelir ve her birey bu olayları farklı yaşar; kimi sele kapılır, kimi tam zamanında eve döndüğü için sevinir, kimi ise şemsiyesini açar ve yağmurun tadını çıkarır. Yaşadığımız tüm olayları yorumlayan zihnimizdir. Zihnimiz 'ben' dediğimiz sanal bir kimlik yapılandırır ve biz onu kendimiz sanarak ömrümüz boyunca bizim yerimize kararlar vermesine izin veririz. Zihnimiz özdeşleştiğinde bize ait olmayan anıları bile  kaydeder ve kendine ait gibi sahiplenir üstelik fanteziler üretmeye meyillidir. Zihnimize gözlemci olmayı başardığımızda oyundan çıkış yapar ve oyuna seyirci olmaya başlarız, seyirde kalırız.

Hakikatte dışarıda ne çiçek vardır ne böcek, ne koku vardır ne de renk, sadece dalgalar vardır ve biz gözlemlemeye başladığımızda maddeler dünyası şekillenir. Karanlık bir tiyotro sahnesinde kendimiz yazar, kendimiz yönetir ve kendimiz oynarız.

Kendini değiştiren beynimizi yeni değerler ile kodlayarak yeni bir hikâye yazmak elimizdedir. Beynimizdeki ağlar ana rahminde örülmeye başladığına göre duygularımız, düşüncelerimiz ve kararlarımız bize mi aittir, geçmişe mi? Akletmek burada devreye girer, bilinçli bir şekilde karar alabilmek beynin otomatik olarak verdiği kararları fark ederek seçimler yapabilmektir. Bir okuyucum 'geçmişte yaptığım hatalar yüzünden suçluluk duyuyor ve çok acı çekiyorum' demişti. Uyanana kadar yapılan hiç bir hata bizi bağlamaz çünkü o kararları biz değil, kod ve kalıplar ile hareket eden ve sınırlar çizerek bizi bir döngüye hapseden zihnimiz aldı. Bu durumda farkındalık oluşmamış, uyuyan bir insanı nasıl sorgulayabilir ve yargılayabiliriz?

Bize giydirilen yapay kimliklerin farkına vararak kim olduğumuzu bulduğumuzda sistemi çözer ve ancak o zaman nasıl bir döngünün içinde sıkışıp kaldığımızı farkederiz. Bu aşamada kendi yarattığımız cehennemi farkettiğimize göre kendi cennetimizi yapılandırabileceğimizi de idrak ederiz. İkilik üzerine yapılandırılmış bu sistemde seçimlerimiz yoluyla yol alırız. Doğada yürüyüş yapmanın rahatlattığını düşündüğümüzde beynimiz bu doğrultuda kodlanır ve her yürüyüş yaptığımızda rahatlarız ancak alkol aldığımızda rahatladığımızı düşündüğümüzde alkol alınca rahatlarız. Zevk aldığımız durumlarda beynimiz dopamin salgılar ve bizi rahatlatan her ne ise ona bağımlı oluruz. Seçimlerimiz gerçekliğimizi şekillendirir. İyiyi de kötüyü de biz yapılandırırız ve hangi tarafı beslersek hayatımızda gittikçe büyür ve gerçekliğimizi şekillendirmeye başlar. Akletmek bu yüzden önemlidir ve akledebilen bir birey halkta Hakkı seyreder. Hayat aynamızda ne seyrediyorsak geçmişte biz yapılandırdık ve aynanın sırrı en çok vakit geçirdiğimiz beş kişide saklı! Kendimizi o beş kişide aramalıyız çünkü onlar bizim yansımalarımızdır. Bizden yansıyanı görmeye çalışalım zihnimizin tutunduğu ŞEYleri TANıyalım...

Ne geçmiş var, ne gelecek. Kendimizden kendimizi var edebilmek için, kendimizi anlamak için, tekamül edebilmek için Dünya okulundayız ve mezun olabilmek için ŞEYleri TANıyarak kendimizi bulmalıyız. Kendimizden kendimizi var etmeliyiz. İyi ve kötüyü anlamak ve dengelemek için buradayız. Denge bozulduğunda sınav başlar ve ders biz öğrenene kadar devam eder. Mezun olmanın kolay yolu; koşulsuz sevgidir. Saf sevgi zihnin dışı, Öz'ün bakışıdır ve sıfat ile Zat'ı birbirinden ayırır. Koşulsuz sevgi varsa; yargılamaz, kınamaz, korkmaz, yoldan çıkmayız. 

Üçüncü gözümüzü açarak dış dünyayı görmeyi hedefliyoruz oysa üçüncü göz iç dünyayı görmek içindir. Bu yolculuk içten içe,  içe içedir...Yaşadığımız her şey beynimizin içinde olup biter ve üçüncü göz açıldığında tüm kodlar açılmaya başlar. Bilinç ilimle kazanılır ve ilim gönlün kapılarını açar. Tüm mesele akıl yoluyla kazandığımız ilmi gönle indirmektir. 

"HİÇBİR YERE SIĞMADIM, MÜMİN KULUMUN KALBİNE SIĞDIM"

YouTube Kanalım 


 


 

   

  




Yorumlar

  1. 🍀🙋‍♂️🍀Hocam yeni blogspot unuz hayırlı olsun, olağanüstü bir emek ve cabanin urunu yazilariniz herkese ulaşır.bir yazınızda bilginin zekatını vermekten bahsetmistiniz, inşallah tüm insanlığa katkı sunar.🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim, İnşaALLAH🙏

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zaman Gezgini

Derviş Hürdür

Işık - Ses - Renk (Ezoterik Öğreti)