Kozmik Oyun


Deneyimler yoluyla frekansımızı yükselterek bilincimizi geliştirmek için dizayn edilmiş kozmik bir oyunun içindeyiz. Deneyimlerimiz yoluyla öğrenir ve bilincin gelişimine katkı sağlarız. Ancak deneyimler yoluyla beynimizdeki tüm kodları aktive ederken aynı an'da kalbimizi temiz tutmayı başarmamız gerekir çünkü yaydığımız frekans kalbimizle ilgilidir. Kalbimiz ne kadar temizse frekansımız o oranda yüksektir. Antik Mısır inancında ölünün kalbi tüyle tartılır ve kalp tüyden hafif değilse o kişi yeraltı ülkesine Anubis'in krallığına yollanır.

İyi ile kötünün savaştığı bir oyunun içindeyiz. Aslında bizler savaşçı ya da kurban değiliz, tecrübe edinmek ve öğrenmek için buradayız. Dünya okulu; sevgiyi öğrenmek için ikilikleri deneyimlediğimiz bir simülasyondur. Deneyimleyerek frekansımızı yükseltirken değişir, dönüşürüz. Bilincimiz geliştikçe iletişim kurduğumuz alandan çıkış yaparak daha yüksek frekanslı alanlara bağlanırız. Aslında bir yerden bir yere gitmeyiz manyetik alanımız değiştiği için farklı frekansları deneyimlemeye başlarız. 

Farklı boyut kapıları, uzaylılar, melekler, cinler, şeytan hepsi bu oyunun bir parçasıdır. Doğum ve ölüm de oyunun bir parçasıdır. Antik yapılar, mitler, masallar, semboller, ekin çemberleri bu oyunda yolu bulmamız için yerleştirilmiş sembollerdir ve onlar da oyunun bir parçasıdır.

Tutkularımız, yeteneklerimiz ve ilgilerimiz ile şekillenen bir oyundur bu... Seçiyor ve seçimlerimiz sonucu cehennemi veya cenneti yaşıyoruz. Olmayacak şeylere bağlanarak acı çekmek de, bağlardan ve bağımlılıklardan kurtulup neşe, keyif, coşku içinde yaşamak da bizim seçimimiz. 

Zihinsel matrix oluşmadan önceki çocukluğunuzu düşünün; oyunlar oynayan, hayaller kuran, hayattan keyif alan, meraklı o çocuk nerede şimdi? Aynada gözlerinizin içine bakın ve içinizdeki çocuğa onu sevdiğinizi ve değerli olduğunu söyleyin. 

Tutkularımızın peşinden gitmeye başladığımızda yaratım yeteneğimiz gelişir ve neşe, keyif, coşku içinde yaşamaya başlarız. Oyunun tadını çıkarırız; masmavi gökyüzüne, pırıl pırıl parlayan güneşe, dalgalı denizlere, yemyeşil çimenlere odaklanır, binbir sırrı içinde barındıran ağaçlara sarılırız. 

Her birimiz kendi oyunumuzun ana karakteriyiz ve üçüncü boyut realitesinde tüm frekansları deneyimliyoruz. Bu realitede deneyim aracımız; zihnimizdir...Zihnimiz ile deneyimler ve zihnimizle yargılarız. İkiliği yaratan zihnimizdir oysa iyi-kötü yoktur, aydınlık da karanlık da içimizdedir. Tüm evren tek bir enerjidir!

Çevremizdeki insanlar yansımalarımızdır ve her biri bir şey öğretmek için hayatımızdadır.  Sınavımız eksik olduğumuz alanlarla ilgilidir. Bir başkasının sevgisine ihtiyaç duyan kendisini yeterince sevmiyor demektir, tamamlanamamış demektir. O yüzden de kendisini sevmeyi öğretecek kişileri çeker hayatına. 

Beden kostümlerimizi giyerek dünyayı ve evreni şekillendiren oyuncularız. Yüzlerce duygu ve her duygunun bir gölgesi vardır! Yani ne kadar duygusalsak çevremizde o denli kalabalık olacak demektir! Duyguları nötrlemeye ve duygusal girdaplarda kaybolmamayı başardığımızda gölgeler de gider!

Dünya zihnimizde EGO ile şekillenen bir hapishanedir. Her şey hologramdır ve enerji projekte edilir. Hangi enerjiye ihtiyaç hissediyorsak o enerji projekte edilir.

Beşinci boyut bir yer değil bir bilinç halidir. Karma diye bir şey yoktur. Karma titreşim seviyemizle eşleştiğimiz gölgelerdir. Egomuz ne kadar yüksekse oyun bizi o oranda sınırlar, hapseder. 

Karanlığı ışığa dönüştürmek için oyuna girdik ancak kalbimiz karardığı için çıkış yapamıyoruz. Çıkış yapabilmek için tek bir yol vardır; sevgi ve aydınlığın bilincimizi genişletmesine ve kim olduğumuzu hatırlatmasına izin vermek.




Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zaman Gezgini

Derviş Hürdür

Işık - Ses - Renk (Ezoterik Öğreti)