Yaradılış Mağarası


Tüm zamanların en büyük gizemini yani kendinizi keşfetmek üzere bir simülasyona girdiğinizi hayal edin. Kendinizi tanıyabilmek, değişebilmek, dönüşebilmek, bir halden başka bir hale evrilerek Kamil İnsan olmak için kendinizden kendinize bir yolculuğa çıktığınızı hayal edin.

Bu deneyim için kuantum bir bedene ve gelişmiş bir computer olan bir beyine ihtiyacınız var. Simülasyona girdiğiniz an'da beden yüksek bilinci kendine çeker ve doğum-ölüm döngüsüyle deneyim başlar. 

Deneyim alanı olan Dünya'ya gelen ruh  Yaradılış Mağarası'na gelir ve burada dünya ile uyumlanır. Ruhun tüm Dünya enkarnasyonları boyunca yaşadığı tüm hayatlarının kayıtları her ruhun eşsiz olduğu bu mağarada tutulur. Enerjik imzamız ve tüm yaşam kayıtlarımız mavi bir kristalde muhafaza edilir. Her ruhun bir kristali vardır. 

Bilinçaltımız; davranışlarımızın sonuçlarıyla yüzleşmemizi sağlayan karanlık bir tüneldir. Bu karanlık mağarada kendi yarattığımız canavarlarla yüzleşebilmek için bilgelik meşalemizi yakmalı ve tüm karanlık gölgelerimizi aydınlatmalıyız. Enerji hırsızlarına dikkat ederek enerjimizi büyük bir özenle yönetmemiz gerekir çünkü enerji odaklandığımız yere akar. 

Düşük titreşimli tüm kişi ve olaylar enerjimizi düşürür. Enerjimizi aşağı çeken kişilerden ve olaylardan uzak durmaya, merkezimizde ve dengede kalmaya özen göstermemiz gerekir. Enerjiyi kontrol edebilmenin en etkili yolu bilinçli bir şekilde teslim olabilmektir. Kişisel gücümüze sahip çıkar, kurban bilincinde yaşamaktan vazgeçer ve sezgilerimizin rehberliğinde ilerleyebilirsek geleceğimizi şekillendirebiliriz. 

Uzun bir süre yatay seyirde devam eden oyunda zamanın dolayısıyla ölümün olmadığını idrak ettiğimizde dikey bir bilinç sıçraması yaşar, kim olduğumuzun farkına varır ve Öz varlığımızla güçlü bir bağlantı kurarız.

Kalbimizin kilidi açıldığında yeşil renk aktifleşir. Sır kapıları açıldıkça; mavi, çivit mavi, mor renkleri aktifleşir. 

Mordan sonra altın bilinç seviyesi, altın çağ, ferdi bilinç gelir. Avatarın tek başına çıkacağı bir ortamdır burası. Simyacıların bakırı altına çevirmesi bu bilinç ile ilgilidir.

Dünya oyununda bir level atlarız başka bir level açılır. Tüm levellar herkese açıktır ve hangi kodu açarsak o kod programımıza yüklenir. Telefonuna her hangi bir uygulamayı yüklemeyenin o uygulamayı kullanamamasını örnek verebiliriz. Gerçekliği aramayanlar bulunduğu alanlan memnundurlar ve genellikle arayıp bulmak gibi bir çabaları yoktur, ancak unutmayalım ki bulanlar arayanlardır. 

Amigdala ve iki göz arasında üçgen oluştuğunda ve tepe üstü çakrası ile birleştiğinde oluşan piramit üçüncü gözdür. Üçüncü gözü kişinin kendinden başka hiç kimse açamaz. 

Varoluşun sırrını çözmek istiyorsak aklımızı kapatan perdeleri açmalıyız. Ben demeye başladığımızda oluşan zihnimiz aklımızla kalbimizin arasına girer. Hakikate tanıklık edebilmek için; zihnimize yani duygu ve düşüncelerimize gözlemci olmak ve aklımızı devreye sokarak bir keşif yolculuğuna çıkmak gerekir. Cebrail külli akıldır ve varoluşun sırrına ulaştıracak olan köprüdür. 

Epifiz bezi içe bakan gözümüzdür ve secde esnasında alın bölgesine yapılan baskı ile iç alemin kapısı çalınır. Varlık programımız olan kodlarımızı içe baktığımızda görebiliriz. Sabah namazı esnasında beyin tam uyanmamıştır, teta dalgaları aktiftir bu yüzden iç alemle bağlantı kurmak için en uygun zamandır. 

Varlık programımız olan kodlarımıza ulaşmayı başardığımızda beynimizdeki tüm nöronlar aktifleşir ve rüyalarımız yoluyla rehberlik almaya başlarız. Beynimizdeki tüm nöronlar aktif hale geldiğinde bütünü kavrarız.

Kader; ölçü, takdir edilen demektir.Varlık programımızın yazılımı kader ile sınırlanır. Her birimizin fıtratı ve görevi kader ile çizilen sınırlar doğrultusunda belirlenir. Kısaca diyebiliriz ki; meyvenin yazılımı çekirdeğinde gizlidir. 

Rum Suresi 7. Ayet:

"Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü kısmen bilirler; âhiret hakkında ise tamamen gaflet içindedirler." 

Uyananların yazılımlarında olduğu için uyandığını söylemek mümkündür. Toprağa bir çok tohum serpilir ancak çatlayabilen tohumlar ağaç olur ancak unutmayalım ki her ağaç meyve veremez. Herkesin yazılımı kendine özeldir. 

Değişip dönüşürken bütünün de yeniden şekillenmesini sağlıyoruz. Kendimizi bütünden ayrı görmeye başlayıp ben demeye başladığımızda toplumsal kavgalar ve ayrışmalar da başladı. Ayrıştırmak değil birlemektir çözüm. Bir ve tek olduğumuzda, tek yürek olduğumuzda açılır Hakikat Perdesi. Her bireyi olduğu gibi kabul edebildiğimiz ve özgürlüğüne saygı duymayı öğrendiğimizde açılır.

Gözümüz sürekli tarar ve beynimiz gözden gelen elektrik sinyallerini yorumlar. Gerçeklik; geometri ve sayılardan ibaret bir yazılımdır. Beynimiz o yazılımı yorumlayarak görüntüye dönüştürür. 

Ulûl’elbab: Lübblerin sahipleri olan. 

Lübb: Allah’ın sır hazineleri; fiziğin ötesindeki şeylerdir. 

Allah ulûl’elbab (Kapı ehli, başka bir paralele geçebilen) makamına ulaştırdığı kişilerin kalp gözünü ve kalp kulağını açarak onlara gösterir. 

Ulûl'elbab, gösterileni görebilen ve idrak etme kabiliyetine sahip olanlardır ve ulûl’elbab adı verilen kişiler mutlak olarak daimî zikrin sahibidir.

Her birimiz sevgi ve saygıyı yaşamımızda ne kadar çok yapılandırabilirsek o oranda yayar ve insanlığın bu kodlara ulaşmasını kolaylaştırırız. Sevgi yayılmaya başladığında manevi dünyadan maddi dünyaya akan bağlantı frekansları aktifleşir. Ruhsal dünyadan akan yüksek frekanslar DNA kodlarımızı aktifleştirdiğinde ruhumuz hatırlamaya başlar ve frekansımız değişir. Frekansımızın değişmesi tüm yaşamımızın değişmesi anlamına gelir. Gönlümüzü sevgi frekansına açalım ve gökyüzünde sevginin ışıl ışıl parladığını hayal edelim. O sevgiyi avuçlarımızla alalım ve toprağa aktaralım. Mümkünse elinizi toprağa koyun ve sevginin ruhsal alemden dünyamıza akması için bir anten olun. Ben sabah yürürken sevgiyi taşıyan bir anten olmaya niyet eder ve nefes alıp verirken gökyüzünden toprağa topraktan gökyüzüne uzanan bir bağ kurarım.

Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanıyor, altın ışıklar saçan kapı güzel günlerin geleceğini, Altın Çağ'ın yaklaşmakta olduğunu müjdeliyor. Tüm kalbimizle güzel günlerin geleceğine inanalım ve sevgi yaymaya devam edelim. Kuran'ı Kerim'de Enbiya suresi 105. Ayette:

"Yemin olsun, zikirden sonra Zebur'da şunu yazmıştık: Yeryüzüne benim iyilik ve barış seven kullarım vâris olacaktır" demez mi?

Sevgi enerjisi ile titreşmeye ve birbirimize sevgi enerjisi alıp vermeye devam ettiğimizde enerji büyür ve tüm evreni kaplar işte o zaman herkes bu enerjiyi solumaya başlar ve her nefesle aktifleştirir. Öncelikle içimizdeki negatif duygulardan arınarak kalbimizi boşaltalım sonra tertemiz enerjilerle dolduralım; sevgi, şefkat, cömertlik, umut, yardımseverlik, merhamet gibi...

Kimseye ihtiyacımız yok sadece kendi içimize yönelerek ve kendi iç sesimizi duyarak gitmemiz gereken limana ulaşabiliriz. Bu yolculukta hiç kimse bize yardım edemez, sadece kendimiz yapabiliriz. 





Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zaman Gezgini

Derviş Hürdür

Işık - Ses - Renk (Ezoterik Öğreti)