4 Element
Sürekli tekrarlanan bir döngünün içindeyiz ve doğanın döngüleri 4 elementi anlamamıza yardımcı olabilir. Bir halden başka bir hale evrilerek güney ay düğümünden kuzey ay düğümüne doğru bir yolculuk ederiz. Türkler kutup yıldızına ithafen kuzeyli olarak görülürdü.
Kuzey yarıkürede yaşanan sonbahar ekinoksu hasat zamanıdır yani gelişimimizin meyvelerini toplarız. Bu yolculuk boyunca kendine has özellikleri olan 4 element bize eşlik eder. Nefes diyebileceğimiz hava elementi, duygularımızı ifade eden su elementi, düşüncelerimizle özdeşleşen ateş elementi ve fiziksel bedenimizin simgesi olan toprak elementi...
Ateş ve hava elementleri; aktif eril enerji, su ve toprak elementleri; pasif dişil enerji olarak kabul edilir.
Döngüyü başlatan İlk elementin ne olduğu ile ilgili değişik görüşler vardır. Thales ilk elementin su olduğunu, Anaxhimenes ise hava olduğunu söyler.
Anaxhimenes Havanın tüm evreni kapladığını ve yerin havanın içinde yüzdüğünü ve suyun havanın sıkışması sonucu oluştuğunu söyler. Ona göre hava seyrekleşince; ateş olur, sıkılaşınca ise; sırasıyla rüzgar, bulut, toprak ve taş...
Herakletios'a göre ise evren ateşten oluşur, her şey akar ve değişir; ateş de bu değişimin başlatıcısıdır.
Empedokles'in bakış açısı ise daha farklır ve her şeyin 4 ana elementten oluştuğunu iddia eder ve farklılıkların bu 4 elementin oranı nedeniyle oluştuğunu söyler. Bu görüşe göre; Evrendeki nesneleri bu 4 elementin ayrışmaları ve birleşmeleri belirler. Ayrıştıran güç; nefret, birleştiren güç; sevgidir ve bu 2 güç birbiriyle sürekli mücadele halindedir.
Sümer, Mezopotamya, Asur ve Mısır' da olduğu gibi Türk mitolojisinde de yaradılış hikayesi; ilksel deniz ile başlar;
" Dünya bir deniz idi, ne gök vardı ne bir yer
Uçsuz bucaksız sonsuz sular içreydi her yer."
Tanrı Ülgen gökyüzünde uçmaktadır ve konacak hiç bir yer yoktur. Ülgen'e seslenerek ne yapması gerektiğini söyleyen ve onu yönlendiren ilahi bir ses duyulur:
" Tut önündeki şeyi hemen yakala" der.
Bunun üzerine Ülgen denizden bir taş çıkarır ve üstüne çıkar. Bu ses suyun içinde yaşayan yaratıcı Ak Ana' dır. Ülgen Ak Ana' ya Dünyayı yaratmak istediğini söyler ve Ak Ana' nın öğüdü inancın gücünü vurgular.
"Yaratmak istiyorsan Ülgen,
yaratıcı olarak şu kutlu sözü öğren,
de ki ‘yaptım oldu’,
başka bir şey söyleme...
Hele yaratırken,
‘yaptım olmadı’ deme..."
Ve Ülgen ' yaratılsın' diyerek söz ile yaratıma başlar. Yani 'ol der ve olur'.
Ülgen'e yaradılışın nasıl olması gerektiğini suların içinde yaşayan Ak Ana anlatır. Onun yardımıyla işe başlayan tanrı önce yeri, ardından göğü ardından da dünyanın dengesini sağlamak üzere 3(üç) balık yaratır.
Su elementi duygularımız ile ilgilidir. Toprak suyu filtreler. Beden toprağı ise duyguları sağaltır ve dönüştürür. Su elementi kontrol edilemediğinde seller oluşur. Bu görüşe göre; su elementi içinde bulunduğumuz deniz, beden ise gemidir. Türkler kaosun simgesi olarak suyu görür ve evrenin simgesi ejderle birleştirirlerdi. Türk Mitolojisinde su evrenin hem başlangıcı hem de sonudur yani evren suyla başlar ve suyla biter. Su Tanrısı Talay' ın evi 17 denizin birleştiği yerdedir.
Su; İçinde bulunduğumuz, bağlantı halinde olduğumuz kuantum alandır, bilgidir. Bilgi alabilmek için bu bilgi okyanusuna dalabilmek gerekir. Ne der Yunus Emre;
"Hakikat bir denizdir, şeriattır gemisi
Çoklar gemiden çıkıp, denize dalmadılar
Bunlar gelip kapıya, şeriatta durdular
İçeri giribeni ne vardır bilmediler
Dört kitabı şerh eden, Âsidir Hakikatte
Zira tefsir okuyup, Manisin bilmediler.
2. Element olan toprağa gelince; Beden hamurumuz topraktır, topraktan yaratıldık toprağa döneceğiz. Bu yüzden genellikle toprağı yas ile özdeşleştiririz. Oysa bedenin toprağa dönmesi bir yas değil, bir kavuşmadır. Elinize bir avuç toprak alın ve o toprakta bir çiçek çıktığını imgeleyin. Toprağın besleyiciliğini ve dönüşümdeki rolünü hissetmeye çalışın. Bedenimiz de bir toprak gibi besler, büyütür, yeşertir, dönüştürür. Beden toprağına ekilen bir tohumuz. Fizik bedenimizi toprak olarak görebilirsek ölümü de daha kolay kavrar ve kabul edebiliriz. Toprak Ana deriz çünkü şefkatlidir, ekilen tohumu canlandırır ve büyütür. Şimdi bedenimize bir de bu gözle bakalım. Toprağa basınca veya dokununca rahatlar üzerimizdeki negatif etkileri nötralize ederiz. Bu işlem duygularımızı filtreler ve akıp gitmesine izin verir.
3. Element ateş elementidir; düşünebilmek ve akledebilmek ile ilgilidir. Ateş canlılığın ve hayatın kaynağıdır. Yunan mitolojisinde Prometheus bir kamış ile ateşi insanlığa getirir ve insan karanlık mağaradan çıkarak marifetini ortaya koymaya başlar. Ancak eril enerjinin sembolü ve aktif bir element olan ateş kontrol edilmezse yangın çıkarır. Adım atmak, eyleme geçmek ve varolmak ile ilgilidir. Türk mitolojisinde ateş ve ocak varoluşla yakından ilişkilidir ve ocağın sönmesine izin verilmez.
4. Element hava elementidir ve nefes ile ilgilidir. Yaşam nefesle başlar bu yüzden ilk elementin hava olduğu da düşünülür. Nefes alabilmekle ilgilidir. Fizik, duygu ve düşünceyi birleştirendir. Bilinç ile kurulan bağdır. Duygular ve düşünceler dengelendiğinde beden dengelenir ve nefes alıp verişimiz rahatlar. Nefesi ne kadar derin ve rahat alabiliyorsak o oranda geniş bir alan açılır çünkü nefes hayattır, yaşamla bağ kurmaktır. Üst düzey bir bakış açısıdır. Duygu ve düşünceleri gözlemleyebilmek, bedeni yönetebilmektir. Beden bilgeliğidir. Nefesi unuttuğumuzda nefsin esiri oluruz.
Felsefede 'her şey' anlamına gelen 'kosmos' kelimesini ilk kez Pythagoras kullanır ve matematiksel düzenlenmesini yapar. Pytragos' a göre her şeyin temeli; sınırlayan ateş ve sınırsız hava’dır. Evren tablosu her şeyi kaplayan sınırsız hava ile merkezde olan sınırlı ateşten oluşur. Sayı’da sınırlı ile sınırsızın ‘tek ile çok’un birleşmesiyle...
Evrendeki her şey sayılardan türemiştir bu yüzden sayılar olmadan gerçekliği kavrayamayız. Nesnelerin özünü sayılarla açıklayabiliriz. Sesten renklere, renklerden sayılara, sayılardan nesnelere, nesnelerden uyuma (harmoniye) giden bir yolculuktur bu. Çokluğun bir olduğu, uyumsuzluğun uyuma dönüştüğü bir yolculuktur. Bir gün rüyamda bir ormandaydım, ince, cılız bir ağaç kötü koku yayıyordu. Gökyüzüne çıktım ve ormana oradan baktım; muhteşemdi. Kaostaki düzen...
Doğayı gözlemlemek ve nasıl muhteşem bir ahenk ve uyum içinde varolduğunu görmek içgörü yeteneğimizi geliştirir. Her şey yerli yerindedir, bize kaos gibi görünen her şey düzen içerir. Doğadaki tek bir canlının bile yok olması ekolojik dengeyi bozar. Olan her şey olması gerektiği içindir. 4 element döngüsü ile halden hale evriliriz. Kendimizi tanımaya başladığımızda aydınlanır, başkalarını tanımaya başladığımızda bilge oluruz. Evrenin tüm sırrı bizdedir ve o sırları açacak anahtarlar da bizdedir. Milyarlarca yılın bilgisi beynimizin katmanlarında saklıdır. Aradığımız her şey bizdedir. Bu yolculuk kendimizden kendimizedir. Kendimizin en iyi versiyonu olmak üzere yol alıyoruz, iç dünyamızı ve duygularımızı gözlemleyerek her an hangi yayını yaptığımızın farkında olmalıyız. Beynimiz ne oranda sinyal yayıyorsa o oranda görünür oluruz ve beyin kodlarımızı aktive ettiğimizde kendi kendimizin mürşidi oluruz.
Tohum ekilmeden önce toprak hazırlanır. Toprak tohumu saklar, su bilgidir akar. Marifet; kendi bataklığımızda bir lotus çiçeği gibi açabilmektir.
Gerçek özgürlük ruhumuzla uyum içinde olmaktır. Benliğimiz ruhumuza aittir ve özlemini duyduğumuz özgürlük içimizdeki gerçekliktedir. Kalbimizin en derinlerine inelim ve bizim için neyin gerçek ve önemli olduğunu bulmaya çalışalım. Kalbimizin sesini dinlediğimizde bizi cesaretlendiren, destekleyen ve koruyanı fark ederiz.
İç sesimizi dinlemek ve kendimize zaman ayırmak; duygu ve düşüncelerimizi fark etmemize ve gelişmemize yardımcı olur. İçimizdeki merhametli, paylaşımcı, cömert ve sevgi dolu yanımızı görebilmek gerçek özgürlüktür çünkü özümüz sevgidir.
En rahat ve huzurlu olduğumuz zamanlar teslimiyet ve güven içinde olduğumuz zamanlardır çünkü bize kendimizi özgür hissettirir. Sevgi arttıkça ışık artar. Hayatımızdaki zorluklar karanlığı görebilmemiz ve aydınlığa dönüştürebilmemiz için karşımızdadır ve kendimiz olmayı başardığımızda içimizdeki sevgi ortaya çıkar.
Temel sayı; 1 dir ve sayıların sonsuz dizisini şekillendirir. Tek ve çift sayıları meydana getirendir. Kendi içinde hareketsiz duran bir zeka olan mutlak 1 çift veya tek değildir, hem tekil hem çoğuldur.
Sayılar dizisinin ilki olan 1 ;yaratılmıştır, görecelidir. 2 sayısı ise dişildir.
2+1=3 tür. 3 sayısı; uyum, ahenk ve düzenin, kutsallığın sembolüdür. Kutsaldır çünkü; başlangıcı, ortası ve sonu olan ilk rakamdır. Bu yüzden de yetkin bir sayıdır.
Geometrinin temelinde de sayılar yer alır ve geometri cisimleri şekillendirir.
1 sayısının geometrideki karşılığı nokta’dır. İki nokta yan yana getirildiğinde 2'nin karşılığı olan bir doğru veya çizgi elde edilir. 3 sayısı; Üçgen’e karşılık gelir, 4 sayısı dört yüzlü bir şeklin karşılığıdır.
Kare; başlangıcı ve sonu olan maddenin, daire ise; başlangıcı ve sonu olmayan ruhun sembolüdür. Da Vinci 'Vitrivius Adamı' adlı eserinde; maddenin üzerindeki ruhun sembolünü; kare ve daire ile çevçevelediği, kollarını iki yana açmış insan figürü ile aktarır.
Fiziksel ve fiziksel olmayan 2 bedenimiz vardır. Fiziksel bedenimiz ölür ancak diğer bedenimiz ile yolculuğumuza devam ederiz. Evrenin matematiksel bir forma sahip olduğu bilgisi; insanın ruh yapısıyla evrenin yapısının özdeş olduğunu da gösterir.
Hayat bizden yansır, bizim kararlarımız ile şekillenir, bizim çağırdıklarımız, izin verdiklerimiz hayatımıza gelir...
🍀😇🌿olağanüstü bir paylaşım, özgürlük tüm ogrendiklerimizden sıyrılmaktir. Özgür olmak için erdemli olmak gerekir.Allah bilinir olmak ister,idrak edilmek ister,özü ne ulasmani ister.Allah ilminizi arttırsın. Minnettarım 🙏
YanıtlaSil🙏🕊🌻
SilEmeğinize yüreğinize sağlık, yolculuğumda katkınız büyük tekrar yazmaya başlamanıza sevindim, varolun, sağlıklı uzun bir ömür dilerim, saygılar
YanıtlaSil🙏🌻
SilTeşekkürler 🤩
YanıtlaSil🙏🌻
SilÇok açıklayıcı 👍
YanıtlaSil🙏🌻
Sil🍀🙋♂️🍀Hocam Türk mitoloji sine de gereken önemi verdiğiniz için teşekkürler, minnettarım 🙏
YanıtlaSilTürk Mitolojisinde daha da derinleşebilmeye niyet ediyorum 💫🌠
Sil🍀🕊🍀iyiki varsınız, minnettarım 🧚♂️
YanıtlaSil