7 Kandilli Süreyya (Plaiedes - Ülker)
Yaşam Ağacı(Ulu Kayın) ile Su Ana(Ak ana) birleştiğinde;
7 kandilli Süreyya (Ülker) doğar...
Zamanın ve doğanın düzeninini belirleyen
7 yıldız(7 kız) 7 temel erdemin sembolüdür
Ancak her erdemin bir gölgesi vardır
7 ölümcül günah eşlik eder 7 kıza...
Her biri birbirinden güzel ve zariftir
Avcı Orion'dan kaçarken birbirlerine destek olurlar
Vahşi doğaya bağlı, özgür ve bağımsızdırlar
Güzellikleri onları görünür kılar...
Arzu edildikleri ve takip edildikleri için
Ulaşılmaz olur, yıldıza dönüşürler
Böylece ölümlülerden ve dünyadan uzaklaşırlar...
Birinci yıldız; bağımsızlık, güzellik ve bilgeliğin sembolüdür,
Gölgesi; içe kapanıklık ve yalnızlıktır...
İkinci yıldız; soyluluk ve tutkunun sembolüdür,
Gölgesi; hırs ve duygusallıktır...
Üçüncü yıldız; zarafet ve koruyuculuğun sembolüdür,
Gölgesi; ulaşılmazlık ve baskılanmadır...
Dördüncü yıldız; huzur ve uyumun sembolüdür,
Gölgesi; durgunluk, kolay etkilenme, duygusal fırtınalara açıklıktır...
Beşinci yıldız; kararlılık, derinlik ve derin tutkuların sembolüdür,
Gölgesi; karanlığa eğilim, yoğunluk, sertliktir...
Altıncı yıldız; ışık, cesaret, ateşin sembolüdür,
Gölgesi; agresiflik, sabırsızlık, körlüktür...
Yedinci Yıldız; tevazu, fedakarlık, sevginin sembolüdür
Gölgesi; utangaçlık, pasiflik, kayıp duygusudur...
Bedenimizde 7 çakra vardır
Her biri bir notadır
Birlikte çalıştıklarında bir besteye can verirler
İlk 3 çakra bedenle ilgilidir;
Dünya ile bağlantılıdır.
3-6 arası göklerle ilgilidir;
İlahi Sistem ile bağlantılıdır.
6-9 arası halifelik sırrıdır;
Kamil İnsan ile bağlantılıdır.
3-6-9 evrenin sırlarını fısıldayan basamaklardır.
2018 - 2025 yılında sistem bize gerçek güvenin ne olduğunu öğretti
7 temmuz 2025 te yeni dönem başladı
7 yıllık yeni bir döngü
Maddenin yerini manaya bıraktığı yeni bir döngü başladı...
Bitmemiş her ne varsa tamamlanır
Sistem kazanımlarımızı masaya yatırır
7 kız ile eşleşen 7 erdem tekrar tekrar sorgulanır...
Şimdi çevremize bakalım;
Bize gösterilen sembollere,
Yaşadığımız çevreye,
Birlikte olduğumuz insanlara
Neler değişti hayatımızda?
8.11.2025
Filiz Okur Yılmaz
Dikili


“Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
YanıtlaSilYedi Kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan”
Teşekkürler 🌞
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ'NE
SilŞu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam ;
Atılan her Iağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre .
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sîs-i İlâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer ;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
MEHMET AKİF ERSOY
Herşey sırlanarak aktarılmış; GÖRENE😍❤️
Bedenimizde 7 çakra vardır dediniz sonrasinda ise 6-9 arası halifelik sırrıdır diye devam ettiniz. bunu acarmisiniz. tesekkurler.
Sil7. Çakra ile fiziksel bedenin ötesine geçilir; yıldızların kapısı açılır. Ruhsal olgunluk ve evrensel bağlantı ile ilgilidir.(Lotus çiçeği açar) 8.çakra (Yıldız çakrası- evrensel kalp çakrası) başın 1 karış yukarısında bulunur ve ruhsal farkındalıkla ilgilidir. 9.çakra başın 2 karış yukarısındadır bilgelik ve evrensel bilinç ile ilgilidir. Bu yüzden bu çakralar halifelik sırrıdır, kaderin şifreleri bu aşamada çözülür. Kişinin Yaradan da ikamet ettiği yer olarak görülür ve sanatsal ilhamlarla bağlantılıdır.🌻
Silfiliz hanım iyi ki varsınız❤️
YanıtlaSilSizler de iyi varsınız🙏💫
Sil2018-2025 yılları arasında sistem bize gerçek güvenin ne olduğunu öğretti burada ne anlatmak istediniz filiz hanım ve 7 temmuz 2025 te yeni dönemin başladığını nasıl biliyorsunuz ve bizlere neler getirecek bu konularda yazabilirmisiniz?çok sevgiler✨
YanıtlaSil🙏💞
Sil