♈ TÜRK- KOÇ- ALTIN ORAN- ZÜLKARNEYN


Manas Destanı Türk devletlerini kuran boy ve kabilelerin hayatına, gelenek ve göreneklerine ışık tuttuğu için Türk Tarihi açısından büyük öneme sahiptir.

Destanda Manas ve arkadaşları Altay  çevresinde ülke sınırlarını belirlemek için sefere çıkarlar ve Orhun Nehri’nin yakınlarında bir yere gelirler. Av hayvanlarının çok olduğu bu güzel ormanlık alan tasvir edilirken TÜRK kelimesi kullanılır. 

Manas Destanı’nda; güzel, iyi, büyük anlamında kullanılan Türk kelimesi; güç, kuvvet, kudret anlamına da gelirdi. Bu yüzden daha sonraki dönemlerde kavim adı olduğu düşünülmektedir. 

Ağaç motifi Türklerde kutsal sayılırdı ve önemliydi. Uygurların Türeyiş Destanı’nda da ana motif ağaçtı ve Uygurların dedelerinin ağaçtan türediğine inanılırdı. Ağaç sevgisine önem veren Türklerde ağacın inanç sisteminde de önemli bir yeri vardı. Ağaçtan türeme inancı Türk boyları arasında hâlâ devam etmekte ve yaşlı ağaçlar kutsal sayılmaktadır. ANA AĞAÇ ve ATA AĞAÇ kültü devam etmektedir. Özellikle kavak ve söğüt ağaçları önemlidir. Kutlu kızlar mucizevi dönüşümün, bolluk, bereket, esenlik ve mutluluğun sembolü olan kavak ağacı vasıtasıyla yeryüzüne inerdi. Şamanlar kötü ruhları kovalamak için bir avuç söğüt ağacı parçası kullanırlardı. Manas Destanı’nda Söğüt Ağacı HUDA ve HIZIR ile ilişkilendirilir talih ve işlerinin rast gitmesi ile kodlanırdı. Çınar Ağacı ise; Ata Yurdu'nu temsil ederdi.

Hatta kavak ve söğüt ağaçları için de TÜRK kelimesi kullanılır. (Manas Destanında kavak ve söğüt ağaçlarının diğer ağaçlar arasındaki güzelliği ve iyiliği vurgulanırken) 

Altay Türklerinin mitolojisinde; Tanrı Ülgen'in tepesinde oturduğu ağaç; Dünya Ağacıdır. Yakut Türklerinde ise bütün canlıların beslendiği hayat ağacı motifi yaygındır. Dünya Ağacı ve Hayat Ağacı kozmik ağaçlardır. Ayrıca kıyamette yaşayacak tek ağacın zeytin ağacı olduğuna dair rivayetler vardır. 

Yakut mitolojisinde dinî törenler; yeryüzüne Tanrı’nın getirdiğine inanılan KAYIN, yıl boyunca yeşil kalan ARDIÇ ve KARA ÇAM altında yapılırdı.  

Ayrıca Manas Destanı'nda Türk kelimesinin  koyun ve koçlarla ilgili bölümlerde yer aldığını görüyoruz. 

‘Koyun körsöm baarı Türk (Koyunlarına baksam hepsi büyük) cümlesinde koyunların Türk olduğu vurgulanır.

‘Koçkordu bakkın Türk bolsun (Koçu besle, büyük olsun)’ cümlesinde koç beslenirse Türk olacağı ifade edilir. 

Türk kelimesi genellikle koyun, kuzu ve koçla ilgili kullanılmıştır.

Büyük anlamına gelen Türk kelimesinin koyun, kuzu ve koç ile ilgili geçmesi koçun belirli bir özelliği olup olmadığını düşündürmüştür.

Azerbaycan’daki koç şekilli mezar taşlarının dinî inançlarda yer alması koçun yüceltilmesi ile ilişkilendirilir.

Koyun ve koç sembollerinin Türk mitolojisinde taşıdığı sembolik anlam oldukça dikkat çekicidir. At, koç ve koyun heykeline pek çok mezartaşında rastlanmaktadır.

Türklerin Göktanrı’ya koç kurban etmesi İslamiyetin öncesine uzanır. Kurban edilecek hayvanın Tanrı’ya layık olması gerekirdi.

Koç Türk boy ve topluluklarında; üretkenliği, bolluğu, bereketi; yiğitliği, yürekliliği, savaşçılığı, kahramanlığı, cesareti ve asaleti temsil ederdi. Bu yüzden Eski Türk kağanlarının türbelerinde koç heykelleri bulunurdu. Türbenin yanında bulunan koçbaşları; o türbede yatanın mukaddes bir kimse olduğuna delalet ederdi. 

Erlik, yiğitlik ve bağımsızlık damgası olan koçbaşı zırh ve kalkanlarda kullanılırdı.

Hunlarda ve Göktürklerde; At; göğe, koyun ve koç; toprağa kurban edilirdi. 

Manas doğarken sarı alın saçlı gök koyunun sarı başlı koç doğurması; koçun Manasla özdeşleştirilmesine neden olmuştur.

Altay Türkleri ile Çinliler karşı karşıya geldiğinde; Çin hükümdarı Akunbeşim rüyasında; tahtını yuvarlak boynuzlu gök koçun tahrip edip yıktığını anlatır. Bu yuvarlak boynuzlu gök koç; Manas'tır. 

Gök koçun rengi de anlamlıdır. Türk kültüründe mavi; göğün rengidir. Türkçede gök kelimesi; hem mavi rengi, hem de semayı bildirir. 

Eski Türk anlayışında Tanrı gökyüzündedir. Bu yüzden Göğün Türk devlet anlayışında önemli bir yeri vardır. Kağanların Tanrı tarafından seçildiğine, Kağana devleti idare etme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanılır.

Bilge Kağan ve Köl Tigin yazıtlarında geçen: "(Ben) Tanrı gibi ve Tanrı’dan olmuş Türk Bilge Kağan bu zamanda tahta oturdum" cümlesi bu durumu ifade eder.

Köktürk Devletinin bayrağı da gök (mavi) rengidir. Oğuz Kağan’ın yüzünün ve ordusuna kılavuzluk eden kurdun mavi renkte olması kutsallık ve Tanrı ile ilişkilidir. Göğün rengi olan Mavi; Tanrı’nın ululuğunun ve yüceliğinin bir göstergesidir.

Manas’ın simgesi olan GÖK KOÇ da; Manas'ın yüceliğini vurgularken devleti idare etme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğini ifade eder. Koçun renginin mavi olması kutsal bir hayvan olduğunu belirtir.

Manas destanında Ağaç ve Koça kutsallık verilmesi ve her ikisinin de TÜRK olarak nitelenmesi sembol dili açısından önemlidir.

Zülkarneyn kelimesi 'iki boynuz sahibi'(hilal ay) olarak tercüme edilir. Zülkarneyn çift boynuzludur yani geçmiş ve geleceği, yer ve göğü, madde ve manayı varlığında birlemiştir. Kur'an'ı Kerim Kehf Suresi 84. Ayette:

"Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve hâkimiyet sahibi kıldık. Ve onu hedeflerine ulaşmak için lâzım gelen akıl, ilim, kuvvet ve idarecilik gibi vasıflarla ve imkânlarla donattık" der.

Kehf 85-86;

"O da ilk olarak batıya doğru bir yol tuttu. Nihâyet güneşin battığı yere, batı sahillerine varınca onu kızgın, kara, balçıklı bir gözede batıyor buldu. Orada azgın bir topluluğa rastladı. Ona: “Ey Zülkarneyn! İstersen bunları cezalandırırsın veya onlara güzel davranıp affedersin, bu hususta muhayyersin” dedik.

Kehf 87-88;

"Zülkarneyn şöyle dedi: “Kim zulmederse onu cezalandıracağız; sonra o Rabbine döndürülecek, Rabbi de ona benzeri görülmedik bir şekilde azap edecektir. İman edip sâlih ameller işleyene gelince, işte onun için pek güzel bir mükâfat vardır. Ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz."

Kehf 89-90;

"Sonra doğuya doğru bir yol tuttu. Nihâyet güneşin üstüne ilk doğduğu yere varınca, onu öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, biz onlar için güneş ışınlarına karşı korunacakları hiçbir siper yapmamıştık."

Kehf 93;

"Nihâyet karşılıklı iki büyük set gibi yükselen dağların arasına ulaşınca, onların önünde neredeyse hiçbir söz anlamayacak kadar konuşma bilmeyen bir topluluğa rastladı."

Kehf 94-95-96-97-98

Onlar: “Ey Zülkarneyn! Ye’cûc ve Me’cûc dediğimiz hak hukuk tanımaz kabileler, iki dağın arasındaki şu geçitten bize sürekli saldırarak bu ülkede bozgunculuk yapıp duruyorlar. Sana bir miktar vergi versek de, bizimle onların arasında aşamayacakları bir set yapsan olmaz mı?”

Zülkarneyn şöyle cevap verdi: “Rabbimin bana bahşettiği nimet ve imkânlar, sizin vereceğiniz vergiye ihtiyaç bırakmayacak kadar çok, yeterli ve benim için daha hayırlıdır. Haydi siz bana bedenî kuvvetiniz ve iş gücünüzle yardım edin de sizinle onlar arasında aşılmaz sağlam bir set yapayım.”

“Bana demir kütleleri getirin!” Zülkarneyn iki dağın arasını demir kütleleriyle doldurtup dağlarla aynı seviyeye getirince: “Şimdi ateş yakın ve körükleyin!” dedi. Demir yığınlarını kor ateş hâline getirince de: “Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim” dedi.

Artık Ye’cûc ve Me’cûc ne seddi aşabildiler, ne de onda bir delik açabildiler.

Zülkarneyn: “Bu set, Rabbimin kullarına bir rahmetidir. Fakat Rabbimin belirlediği vakit gelince onu yerle bir edecektir. Çünkü Rabbimin va‘di haktır ve mutlaka gerçekleşecektir” dedi.

Zülkarneyn demir ve bakırı birleştirerek seddi kurar, yecüc mecücün saldırılarını engeller. Demir kırmızı, bakır mavi rengin simgesidir. Kırmızı; yeryüzü, mavi; gökyüzüdür. Varlığında kırmızı ve maviyi, yeri ve göğü, madde ve manayı birlediği için, çift boynuzlu olduğu için hilal ay (birlik bilinci) parlar ve Zülkarneyn seddi kurulur. Zülkarneyn'in doğuya ve batıya yolculuk etmesi; zaman- mekan bandının ötesine geçtiğinin, ölümü yendiğinin, boyutlararası seyahat edebildiğinin göstergesidir. Zülkarneyn seddi; demir ve bakırın, mavi ve kırmızının birleşmesiyle oluşan MORdur. Mor; üstün zekâ, asalet, zenginlik, ihtişam, lüks ve mistizmin rengidir ve kalkan görevi görür.

Ne der Muhyiddin İbn- i Arabi;

"Uyanana kadar insan gezegenlerin tesirindedir. Uyanmış kişi, gezegenlere tesir eder.”

'Hakların babası' anlamına gelen İbrahim'in 'Allah işitti' anlamına gelen İsmail'i kurban edeceği sırada gökyüzünden indirilen KOÇ sembolünü bir de bu bakış açısıyla yorumlayalım. KOÇ boynuzunun altın oranın sembolü olduğunu unutmadan... BOYNUZ SEMBOLÜnün 2 alemi birbirine bağladığını unutmadan ... Peygamberlerin koyun güden çobanlar olarak tasvir edilmesi; nefsimizin sembolü olan koyunu idare eden gözlemci bilinci kodlar. Mehdi bilinci 14 sayısıyla sembolize edilir ve bizde açığa çıkan bir koddur. Koyun madde ve manayı birleyerek koça dönüştüğünde yani dişil enerji eril enerjiyi doğurduğunda gök ve yer birlenir; birlik bilinci açığa çıkar.

Özbekistan’daki Orta Tunç Çağı’na ait olduğu öne sürülen Sarımışsay kaya oymalarındaki koç başlı mitolojik insan figürünün baş kısmı güneş yuvarlağı gibi sembolize edilmişken, başından yukarıya doğru uzanan iki anteni Gök Tanrı’ya ulaştıran ve bağlayan bir yol gibidir.

Kanatlı ve boynuzlu mitolojik at, pars, geyik ve altın koç heykeli, koyun ve koç figürleri dini ve mitolojik anlamlar içerir.

Sır Derya Kazakları hayvan sürüsünün önünü kesmezler çünkü Hızır Ata’nın sürüyle beraber dolaştığına inanırlar. Mitolojide sadece Kral çobanlar değil Peygamber çobanlar da vardır.

Halk arasındaki efsanelere göre koç; gökyüzüyle ateşten, at; rüzgardan, deve; çölden, boynuzlu hayvanlar; sudan, dağ keçisi; taştan yaratılmıştır. 

İbrahim; RUHun, İsmail bedenin (simülasyon) sembolüdür. İbrahim simülasyonu fark edip nefsini kurban etmeye karar verdiğinde gökten KOÇ gelir. KOÇ' un doğumu; döngü sonuna ulaşıldığının ve yeni yazılımın (ALTIN ÇAĞ) devreye girmesinin sembolüdür. Zodyakın ilk burcu KOÇtur... KOÇun boynuzu; ALTIN ORANdır. Boynuzlar 2 alem arasındaki bağdır. İbrahim ateşe atılır ancak tüm kalbiyle ALLAH' a teslim olduğu için yeni yazılım devreye girer ve ateş bir GÜL BAHÇESİNE döner...

Simülasyonu fark edip teslim olabildiğimizde, yapanın da yaptıranın da Allah olduğunu anladığımız ve nefsimizi kurban etmeye karar verdiğimizde göksel koç gelir. Koç; iki alem arasındaki bağlantıdır. Bağlantı kurulduğunda Altın Çağın kapısı açılır ve TÜRKlük bilinci açığa çıkar.

Her şey kendimizden kendimizedir. Melek de biziz, şeytan da... Ve Zülkarneyn de... Zülkarneyn, madde ve manayı birleyerek mor kalkanı oluşturduğumuzda ve gezegenlerden gelen tesirlerden etkilenmemeyi başardığımızda, bilinçli yaşamayı başardığımızda, birlik bilincini yaymak üzere görevlendirildiğimizde ve boyutlararası seyahat edebildiğimizde bizde açığa çıkan bir bilinç durumudur, HALdir. Sır; hal ilmidir, İLMİHALdir.

HER NE ARAR İSEN KENDİNDE ARA

Sevgiyle kalın...

YouTube Kanalım 


Yorumlar

  1. filiz hanım o kadar güzel yazmışsınız ki muhteşem ötesi✨ emeğinize ve bize bu şekilde bilinç aktardığınız için size tüm kalbimle minnettarım🙏🏻inanılmaz mutlu oldum yazdıklarınıza o kadar güzel yazmışsınız♾️çok sevgiler❤️

    YanıtlaSil
  2. 🍀🐏🍀Hocam Türk mitolojisiyle birleştiren harika bir sentez yapmışsınız, bizim kültürümüzde gelin olacak kıza, askere giden oğula, kurbanlık koça kına yakilirdi önceleri. Hzibrahim kissasi için bu nasıl bir teslimiyet bu nasıl bir adanmışlık diye düşünürdüm.sizin gibi hakikate uyanmış,( rüya,sezgi,ilham,vs) diğer insanları uyandırmak ve tevhidi yaymakla ilgili bizlere ışık oldunuz,varliginiza şükürler olsun, iyiki varsiniz🙏

    YanıtlaSil
  3. filiz hanım size bir konuda danışmak istiyorum bedende mekan ve madde olmadığı için beyinde ilizyona similasyona dahil ise beyini araştırıyorum aslında ama üzerinde durmam gereken alanlar nelerdir yada bu konuda nasıl araştırma yapmalıyım herşeyin similasyona dahil olduğunu değişim dönüşümün tek gerçek olduğunu kompleks bir yapı olduğumuzu ve hepsinin paralel çalıştığının farkındayım ama beyin konusunu tam olarak ulaşamıyor bilemiyorum bu konuda sizin önerinizi almak istiyorum🙏🏻

    YanıtlaSil
  4. odaklanma konusu hakkında da yazabilirmisiniz filiz hanım❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ' ayak yürür, beyin düşünür' derler. Benim tekniğim doğada yürüyüşe çıkmak. Doğada yapılan nefes egzersizleri odaklanmayı kolaylaştırır.
      Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite, motivasyon, dış uyaranlardan uzaklaşmak ve hedef doğrultusunda harekete geçmek odaklanmayı kolaylaştırır. Doğada sessiz sakin bir ortamda yürümek sezgi ve ilham dünyamıza büyük katkı sağlar, sevgiler🪷

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21 Mart ve Türklük Bilinci

Dalga Çökmesi

İKİZ IŞINLAR