Velilik Sırrı




"Erenler manasız iş görmez" derler. Gün olur devran döner ve yaşadığımız her şeyin bir anlamı olduğunu ve bir amaca hizmet ettiğini anlarız. Yaşadığımız her şey bir plan dahilindedir. Yaşam yolunda telaşla yürürken parçalara takılıp kaldığımız için tam anlamıyla algılayamayız. Ancak belli bir olgunluğa ulaşarak yürüdüğümüz yola yüksek bir tepeden bakmayı başardığımızda; görmeye başlarız. İşte o zaman vakit suya karışır, zaman ve mekân yok olur sadece an kalır. 

Tüm yaşamımız bir film gibi gözlerimizin önünden geçer ve emaneti sahibine verme vakti gelir. Velilik sırrı; önce bizim yaşadığımız her şeyin olması gerektiği için olduğunu kabul ederek rıza göstermek sonra Allah'ın bizden razı olmasıdır. Kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi anladığımızda nefsimizin farkına varır ve Rabbimizi buluruz. 

Dövene elsiz, sövene dilsiz oluruz. Fiili fiilimiz, sıfatı sıfatımız olur; görenin, duyanın, yürüyenin, yazanın, konuşanın 'O' olduğunu idrak ederiz. İşte o zaman gözümüzdeki perde kalkar. 

Kaf Suresi 22. Ayet: "Sen bu konuda tam bir gaflet içindeydin, artık gözünden perdeni kaldırdık, şimdi gözün keskindir." 

Ne der Kıyame Suresinde(75/36)

"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!"

Rad Suresi 11. Ayette ise;

"Kişinin önünde ve arkasında onu Allah'ın emriyle kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır" der.

Hayatta başımıza gelenlere rıza göstererek ilahi akışa teslim olabildiğimizde uyanabilmek için acı dolu deneyimler yaşamamıza gerek kalmaz. Dünyaya bir bakın bir yerde acılar ve gözyaşı varken, başka bir yerde huzur ve mutluluk görmek mümkün. O'nun bilgisi olmadan bir yaprak bile düşmediğine göre herkes olması gereken yerdedir ve ihtiyacı olan deneyimi yaşamaktadır diyebilir miyiz?

Dünya yüzeyinde aynı anda hem çok gelişmiş hem de ilkel uygarlıkların yaşaması tesadüf olabilir mi? Her birimiz kendi seçtiğimiz kader planı ile geldiğimize ve seçtiğimiz yaşamı deneyimlediğimize göre birbirimize saygı duyarak yaşamayı ne zaman öğreneceğiz? Dünyanın aslında bir oyun alanı olduğunu ve bedenlerimizin seçtiğimiz yaşam planını gerçekleştirmek için bir araç olduğunu anladığımızda daha kolay kabule geçebiliriz. Ruhun ölümsüz olduğunu anladığımızda ve tüm zamanlarda çok farklı olasılıkları deneyimleyerek yol aldığımızın farkına vardığımızda yaşamı anlamak kolaylaşır. Evet yeryüzünde çok fazla acı ve gözyaşı var çünkü bazı ruhların tekamülü için gerekli. Evet dünya yaşamı çok zor çünkü burası bir okul... Öğretmenlerin, yöneticilerin, yardımcıların, bilgi taşıyıcıların ve uyandırmaya çalışanların olduğu bir okul...

Zihin ile var olduğumuz ve var ettiğimiz, algı ve olgularla şekillenen bir ilüzyonun içindeyiz. Kısıtlı duyu organlarımız vasıtasıyla belirli bir zaman aralığında zihin ile yol almaya başladığımız ve kendimizi bu sınırların içine hapsettiğimiz an'da unutuyoruz. Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi unutuyor ve içinde bulunduğumuz bu rüya alemini gerçek yaşam sanıyoruz. Yaşadığımız tüm sarsıcı gelişmeler ruhumuzun planı doğrultusunda bu oyundaki görevimizi ve kim olduğumuzu hatırlatmak için planlanıyor. 

Nuh'un gemisi uyananları almak üzere bekliyor. Siz o geminin farkında mısınız yoksa uyumaya devam mı ediyorsunuz? Size gönderilen mesajların farkına varmaya başladınız mı yoksa sizi uykuda tutarak oyalayan negatif enerjilerin ve zihninizin esiri misiniz? Nuh'un gemisine binecek misiniz yoksa sınıfı geçemediğiniz için tekrar mı edeceksiniz? Seçim bizim, seçim daima bizim...

Toplumsal bilinç yükseldikçe kim olduğumuzu sorgulamaya, varlığımıza ve var oluşa uyanmaya başladık. İlahi plan ve ilahi sistem tarafından yönlendirilen bir dünya oyununun içindeyiz ve var ederken var oluyoruz...

Doğum, ölüm tarihlerimiz ve bedenimizin kapasitesi genetik kayıtlarla sınırlandırılmıştır. Ancak biz biliyoruz ki genlerimizin kölesi değil kaderlerimizin efendileriyiz ve ruhumuz sınırsız ve sonsuzdur. Üstatlar ile birlikte yol alıken her birimiz bir üstat adayı olarak yaratım enerjisine katkı sağlıyor, ortak enerji alanını besliyor ve gerçekliği şekillendiriyoruz. Titreşerek var ederken var olan bir sistem bu! 

Işıkla karanlığın savaşı hem her bedende hem de bu varlık alanında sürüyor. Işık karanlığı yenebilecek mi derseniz "Allah nurunu tamamlayacaktır" ayetini hatırlatmak isterim.

Bu oyunun kahramanları bizleriz, her birimiz! Hep birlikte bu oyunu yönlendiriyoruz. İşte bu yüzden hayatımız kıymetli ve bir an önce uyanıp rolümüzü hatırlayarak karanlığı aydınlatmaya başlamalıyız. Allah'ın 'halifem' dediği insan hayatı kıymetsiz ve anlamsız olabilir mi? Ne kadar yüce ve kıymetli olduğunuzu görmemek için gözlerinizi sıkı sıkı yumsanız ve size gönderilen mesajları reddetseniz de Ruh'unuz gerçeği biliyor.

Özümüz bir, bizi birbirimizden ayıran bilinç seviyelerimiz... Bilincimiz yükseldikçe maddenin titreşimi yükselir ve katılığı azalır. Bu durum farklı bilinç seviyelerine ulaşım imkanı sağlar. Ulaştığımız her bilinç seviyesini varlık alanımıza taşıyarak bir çok insanın da bu bilinci deneyimlemesine katkıda bulunuruz. İçimizden birilerinin ulaştığı her yüksek titreşim insanlık için yeni bir yol açar. 

Dünya oyunun sırrı; titreşim, frekans ve enerjidir. Tesla'nın da dediği gibi: "Evrenin gizemini anlamak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünün."

Karanlığı ve korkuyu besleyen de biziz, aydınlığı besleyen de. Her birimiz üstat ruhlarız ve bedenlenerek bu oyuna katılım hakkını kazandık. Büyük bir görevi gerçekleştirmek için buradayız ancak bize görevimizi unutturmak üzere karanlık enerjiler iş başında! Madde tarafından kandırıldık, uyutulduk, kim olduğumuzu unuttuk. Yaratımdaki payımızı ve halife olduğumuzu hatırlamaya ne dersiniz?

















 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zaman Gezgini

Derviş Hürdür

Işık - Ses - Renk (Ezoterik Öğreti)