FİLİZ OKUR YILMAZ

Bedenimizin herhangi bir yerinde sorun olduğunda bedenimiz bir bütün olarak tepki verir çünkü bedenimizdeki herhangi bir sorun simetri ve dengeyi bozar. Çakralarımızın iyi çalışmaması sağlık ile ilgili sorun yaratabileceği gibi yaşadığımız duygusal bir travma da çakralarımızın sağlıklı çalışmasını engelleyebilir. Tüm sorunların kökeninde, dengesizlik ve güvensizliğe yol açan stres vardır. Problemin kaynağını aramak, gerginlik yaratan sorunu bulmak için önemli bir adımdır. Çünkü stres enerji sistemimizi bozarak; asidik ortam ve iltihap oluşmasına sebep olur. Stresten kurtulmak için tüm mistik öğretiler ve dinlerde kabul etmenin ve teslimiyetin önemi bu yüzden vurgulanır. Olanı olduğu gibi kabul etmek ve olan her ne ise hayrımıza olduğuna inanarak rıza göstermek, kabule geçmek ve teslim olmak sırat köprüsünden geçiş biletimizdir. 

Zihin programımızı değiştirerek bilinçaltımıza yüklenen programın kölesi olmaktan kurtulabilir ve kendi mükemmel hayatımızı programlayarak kendi cennetimizi yaratabiliriz. Günümüzde çok yaygın görülen kanserin birşeye duyulan aşırı kızgınlık sonucu oluştuğu biliniyor. O halde duygularımızı gözlemlemek ve bize zarar verecek duygulardan sakınmak gerekir. Şifaya inanmak; dönüştürücü bir manevi deneyimdir ve işe yarar.  Her şey sevgiden ibarettir ve sevgi ile eşleşir. Sevgi; bilinçlilik, farkındalık ve aydınlanmadır. Her şeyin birbiri ile olan bağlantısını farkettiğimizde yalnız olmadığımızı anlar, minnettarlık, takdir ve huzur içinde yaşarız.   İnsan kısmı bir misafirhane, Her sabah yeni birisi gelir. Bir sevinc, bir bunalım, bir zalimlik, Aniden farkına varmak birşeyin, Hepsi beklenmedik misafir. Hepsini karşılayıp eyle! Evini vahşetle süpürüp, Bütün mobilyalarını boşaltan Bir kederler kalabalığı bile gelse. Her geleni alnının akıyla misafir et. Olur ki yeni bir zevk getirm...

Dış dünyamız iç dünyamızın yansımasıdır ve biz iç dünyamızı değiştirerek dış dünyamızı şekillendirmeyi başaramadığımızda dış dünya bizi şekillendirmeye başlar... Ektiğimizi biçeriz...  İç dünyamızda adalet ve merhameti birleyerek kalbimizdeki sevgi ile titreşmeyi başaramazsak dış dünya bizi değiştirip dönüştürmek üzere harekete geçer. İki temel duygumuz vardır; sevgi ve korku... Sevgi ile titreşmeyi başaramadığımızda korkuyu seçeriz ve korku çok düşük titreşimli bir duygudur. Sevgiyi seçen iyileşir, korkuyu seçen gereken dersleri alarak akışa ayak uydurur ve sevgiyi seçmesi gerektiğíni öğrenir. Tüm yollar sevgiye çıkar. Yönlendirici bir enerji olan SEVGİ bir dönüş başlatır ve ışığın maddeye dönüştüğü bir düzen kurar. Sevgi tüm evrensel yaratımın arkasındaki bilinçtir ve tüm bilinçler sevgiye doğru evrilmek için tekamül etmektedir. Yaradılışın ardındaki enerji; ilahidir ve Yaradan'ın kalp atışı; sevgidir. Sevgi varsa teslimiyet ve huzur vardır. Dua ederken içinizde hissettiğiniz huz...

Muhyiddin İbn-i Arabi der ki; "Kamil ķişi odur ki: nefeslerine dikkat ederek, adeta gönül hazinesine bekçi ola.  Orada durup yabancı kimseyi içeri koymaya. Gönül hazinesi Hakk'ın kütüphanesidir. Oraya Hak'tan gayri fikirlerin girmesine yol vermeye." Büyük değişimlerin yaşandığı bir zamana tanıklık ediyoruz. Frekansımız; kararlarımızın, deneyimlerimizin, inançlarımızın, hislerimizin ve düşüncelerimizin bir sonucudur. Frekansımız gerçekliğimizdir ve biz bilinçli olsak da olmasak da geleceğimizi etkiler.  Şimdi, içinde bulunduğumuz an'da gelecek yazılır ve içinde bulunduğumuz an; bizim kim olduğumuzu ve tekâmülün hangi aşamasında olduğumuzu gösterir.  Bizler kozmik kökeni ve sonsuz potansiyeli olan varlıklarız. Yaydığımız titreşim ile DNA kayıtlarımızı değiştirebilecek ve kozmik bilincimiz ile bağlantıya geçebilecek güce sahibiz. Frekansımız tamamen bizim kontrolümüz altındadır.  Dünyamızın yeniden tasarlandığı bir döneme tanıklık ediyoruz ve bu aşamada bizim seçimle...

Vahdet-i vücûd (varlık birliği) tezini savunan Muhyiddin İbnul-Arabî ve takipçilerine göre kâinat, Allah'ın isim ve sıfatlarının bir tezâhürüdür ve beş mertebede meydana gelmiştir. Toplam on sekiz, parça parça on sekiz bin olan âlem, bu beş mertebe içerisindedir. Bu mertebelere beş hazret mertebesi de denir:  1. Gaybi Mutlak( mutlak gizlilik) mertebesi: Allah'ın tam Kemal halinde olduğu mertebedir. Tasavvufta genel olarak bilinmeyen mânevi âleme lâhût âlemi; insanlarla ilgili madde âlemine de nâsût âlemi denir.   2. Ceberrut alemi: İlk tecelli, Ümmül Kitab mertebesinde toplu olan varlık bu alemde açılarak detaylanır. Aklı evvel, ilk cevher, Hakikati Muhammediye de denir.  3. Melekût Alemi: Misal alemi, vahidiyet, Sidretül Münteha da denilen alandır. 4. Mutlak Şuhud Mertebesi: Şahadet alemi, mülk alemi, yıldızlar alemi de denir.  Bu dört alemden her biri titreşerek yukarıdan aşağıya doğru bir alt alemi yaratır. 5. Kâmil İnsan Mertebesi: alemlerin özetidir. Allah'...